Suyunu Koruyan Köylü: Neden HES İstemiyoruz!

Ekoloji 02.03.2024 - 11:32, Güncelleme: 02.03.2024 - 11:32
 

Suyunu Koruyan Köylü: Neden HES İstemiyoruz!

Köyünün vadileri ve suları HES tehdidi altında olan köylüler yazdı: Neden HES İstemiyoruz!
Fotoğraf:Ma Yazı Emin Turhallı Sarım Çayı ve Havzası Akçakara dağları silsilesi içinde başlar. Kuzeyde Çotla, Kenek dağı, Doğuda Kuy Kavro, Mirismail, Koç, Ziyara Dezwon dağı, Batıda ise Ziyara Koz dağı ve Lis dağı ile çevrilmiş bir bölgedir. Güney kısım Geliye Goderne’ye kadar Sarım Çayı ismi ile anılırken devam eden alanlarda Silvan ve Batman Çayı ismini alır. Hasankeyf sınırlarında ise Dicle nehrine katılır. Dolayısıyla dört ülke sınırları içinde hayat bulan bu çay: Türkiye, Irak, Suriye ve İran’ı da geçerek Dicle ve Fırat nehirlerinin birleştiği alan olan Şatt’ül Arab’dan suyunu denize döker. Sarım Çayı beş vadiden meydana gelir. Bu vadileri besleyen birçok dere vardır. Birçoğu yazın kururken bazıları yazın da akmaya devam eder. Sarım Çayı’nın başlangıç noktası sayılan Kela Dız doğal kalesi ve güneye bakan sırtın bitiş noktasında iki vadi aynı yerde birleşerek sarım çayını meydana getirir. Sarım çayı bir süre kadar yol aldıktan sonra  Ziyara Süplüs Baye, Ziyara Koz, Qerwaş, Lis dağlarından akan su ile Elmiran vadisi oluşur. Elmiran vadisi ise Şewşin dağı eteklerinde Miyon Awo’da Sarım Çayına katılır. Sarım Çayı buradan sonra artık Bingöl il sınırını terk ederek Diyarbakır il sınırı boyunca akmaya devam eder. Gomag, Zıkte, Maştag suyunu alarak Zıktela Vadisini oluşturur. Zıktela Güldiken sınırında Sarım Çayına katılır. Dört ana kolun oluşturduğu Sarım Çayı bu yolda doğaya hayat vermeye devam eder. Devamında Lis Dağının güney kısmı ve Lice dağlarının oluşturduğu Hem vadisi Qencer köyünün aşağısı Sekas köyü Deşta Hemzey arasında beşinci vadi olarak Sarım Çayına katılır.  Lice ve Kulp’u birbirine bağlayan Sarım köprüsünü de aşarak Geliye Goderne’ye doğru akar. Geliye Goderne çevresinde bugün insanlık tarihinin ilk kalıntılar mevcuttur. Bu bölgeyi çevreleyen dağların mağaralarında yaşamış toplulukların hala izleri bulunur. Ama maalesef bu tarihi kalıntılar sulara gömülmek isteniyor. Ağaçları yani can damarları kesildi.   Görünen ve bilinen o ki insanlık tarihinin başladığı ilk günden bu güne değin Sarım Çayı hayat olmaya devam etmiş, ne kurumuş ne de kurutulmuş. Doğasında akarken topluluklara, uygarlıklara ev sahipliği yapmıştır. Öyle ki Merkin Yaylası, Dere Mılbog için yaptığımız çalışma sonucu bu bölge arkeolojik sit alanı olarak ilan edilmiştir.  “Kela herkine mahsula mardiney.” sözü Sarım Havzası için söylenmiş bir sözdür.  Sarım Havzası hep Kela Dız’dan idare edilmiş. Kela Dız’a sahip olan kralın da Sarım Çayından Mardin’e değin hüküm sürdüğünü anlatır. PEKİ SARIM HAVZASINDA SARIM ÇAYI ÜZERİNDE NEDEN HES İSTEMİYORUZ? Diyarbakır, Batman, Bingöl, Muş iklimlerini olumsuz etkileyeceği ve bölgede ekilen ekine zarar vereceğini hatta bölgede yaşayan insanların üzerinde yaratacağı olumsuz etkinin farkındayız ve bu bölgede HES istemiyoruz. HES yapılması durumunda tahıl ambarı olarak da anılan bu ova zaman içinde bütün bereketini ve verimini yitirecektir.   HES’LERE NEDEN KARŞIYIZ? HES’ler vadiler üzerinde olacağı için %90 vadideki suyun alınması sonucunda geriye kalan %10 su, içinde bulunduğu yatakta çakılların arasında kaybolmaya yüz tutacaktır. Ve haliyle Sarım Çayı tamamen kurumuş vaziyette hayat verdiği doğada tüm canlı familyasını beraberinde yok edecektir. Evet, bu yüzden: HES istemiyoruz! Sarım Çayı mevcut durumu ile akarken bile yer altı akiferleri de onunla birlikte doluyor. Bu sayede orman ekosistemini kendi döngüsünü koruyabiliyor. Bu doğal dengenin bozulmaması için HES’lere karşıyız.   Sarım Havzasının tüm çevresi HES’ler ile çevrilmiş durumdayken yapılan nice HES’ler neticesinde çevredeki tüm canlı ekosistemin halkaları kopartılmış durumda olduğuna şahit olduk. Çevrede son kalan Sarım Çayı’nın da aynı kaderi paylaşmasını istemiyoruz. Bu doğal döngünün bozulmaması için HES’lere karşıyız.   Mevcut durumda şuan Sarım Çayı çevresinde en azından Çotla’dan Goderne’ye kadar olan bölgede 100 civarında köy var. Köyde yaşayan bunca insanın yani 7’den 70’e herkesin bir işi var. Bu köylüler köyünden, evinden, işinden olacak gelirsiz kalacak. Şehirde yaşam süren insanlar doğal ve temiz gıdaya bu bölgeden ulaşabiliyor.  Bizler ve çocuklarımız için sağlıklı besinlere erişim hakkımızdan olacağımız için HES’lere karşıyız. Betonarme şehir sisteminin de etkisiyle zaten sıcak olan yaz mevsimi dayanılmaz geçer. Köyden kente göç etmiş insanlarımız okulların tatil olmasıyla birlikte en azından yaz günlerini gelip burada geçirirler. HES yapılması durumunda birçok aile ferahlama alanı, nefes alabildikleri bu doğal yuvayı bulamayacaklardır. Doğanın insana açmış olduğu bu şefkat kucağının korunması için HES’lere karşıyız. Nereden bakarsan bak doğa bu: Bir nehir, dağ, taş, toprak, ağaç. Her bir parçasıyla, zerresiyle nice canlıya, endemik bitki türlerine ev sahipliği yapıyor. Bu ekosistemi yıkacağı için HES’lere karşıyız.   Dünyada bir çok suda hayat bulamayan  nesli tükenmekte sayılabilecek balık türü olan Çöpçü Balığı varlığını sadece bu suda yaşatmaya devam ediyor.  Çöpçü balığının son hayat bulduğu bu habitatı bozacağı için HES’lere karşıyız. Süregelen rüzgâr, yağmur, kar hava olayları derken burada oturmuş bir iklim döngüsü var.  Bu döngüyü bozacağını bildiğimiz HES’lere karşıyız.   Şüphesiz ki yeryüzünde giderek azalan tatlı ve temiz suya her zamandan daha çok ihtiyaç var.  HES’ler yapılması durumunda bu temiz ve tatlı sudan insan dahil birçok canlı türleri mahrum kalacağı için HES’lere karşıyız. Yüz yıllarca insanlar burada oluşturduğu kültüre dayanarak bir ruh türküsü ile hikayelerini yazdılar bir arada yaşadılar ve bugün bunları bizlere aktardılar. Oluşturulan bu kültür mirasını yok edecek olan HES’lere karşıyız. Bir zamanlar bütün bölgeleri kuraklığıyla kasıp kavuran zor şartların çevrede yaşayan insanlarca duyulup fakat bu havzada yaşanmayan kuraklık Sarım’a karşı büyük güven duygusu doğurmuştur. Her türlü tok olacaklarına karşı duyulan bu inançla, umutla yaşadılar. Paylaştılar, çevre insanları açlıktan da kurtardılar. Bu yaşam umudunu, bu bereket inancını derinden zedeleyecek olan HES’lere karşıyız. Şuan yapılması planlanan Sarım Çayı’ndan elde edilmesi düşünülen elektrik miktarı sadece beş rüzgar türbininden elde edilebiliyor. Dikkate değer alınmayan çözüm önerilerimizle haykırıyoruz, ihtiyaç duyulan enerji günümüz teknolojileriyle daha ulaşılabilir ve biz HES’lere karşıyız. Mevcut durumda devlet tarafından yapılacak desteklerle: baldan, bahçeden, tahıldan, meyveden ve hayvanlardan elde edilen gelirlerle şirketlerin devlete sağlayacağı kar şüphesiz ki uzun vadede çok daha fazla olabilir bu yüzden HES’lere karşıyız.   Sarım Havzası yaşadığımız bu çevrenin büyük bölümünün doğal çarkı görevi görmektedir. Bu çarkın bozulmasına neden olacağı için HES’lere karşıyız. Yapımı beş yıl sürecek HES projesinde bu süre zarfında tonlarca dinamit patlatılacak. Dağlar delik deşik olacak, ormanlar kesilecek, doğada toz dumana karışacak. Yaşam bulmuş bütün bir canlı türleri kendilerine yuva mesken ettikleri bu tabiatta ölecek ya da göç etmek durumunda kalacaklar. Bu vahim durumun yaşanmaması için HES’lere karşıyız. Bu coğrafyanın dağları buzul dağlarıdır. HES yapılırsa buzullar kalmayacak iklimin bozulmasıyla karlar yağmayacak ve dolayısıyla yer altı yaşam pınarlarımız kurumaya yüz tutacağı için HES’lere karşıyız. Anayasanın 56. Maddesinin bize yüklediği görevi yerine getiriyoruz. Çünkü:Sarım Havzası ve Çevresi Doğal ve Kültürel Mirasın korunması Derneğinin amacı en başta bu çevrenin korunması ve bu dayanışmasının pekiştirilmesidir.   
Köyünün vadileri ve suları HES tehdidi altında olan köylüler yazdı: Neden HES İstemiyoruz!

Fotoğraf:Ma
Yazı Emin Turhallı

Sarım Çayı ve Havzası Akçakara dağları silsilesi içinde başlar.

Kuzeyde Çotla, Kenek dağı, Doğuda Kuy Kavro, Mirismail, Koç, Ziyara Dezwon dağı, Batıda ise Ziyara Koz dağı ve Lis dağı ile çevrilmiş bir bölgedir.

Güney kısım Geliye Goderne’ye kadar Sarım Çayı ismi ile anılırken devam eden alanlarda Silvan ve Batman Çayı ismini alır. Hasankeyf sınırlarında ise Dicle nehrine katılır. Dolayısıyla dört ülke sınırları içinde hayat bulan bu çay: Türkiye, Irak, Suriye ve İran’ı da geçerek Dicle ve Fırat nehirlerinin birleştiği alan olan Şatt’ül Arab’dan suyunu denize döker.

Sarım Çayı beş vadiden meydana gelir. Bu vadileri besleyen birçok dere vardır. Birçoğu yazın kururken bazıları yazın da akmaya devam eder.

Sarım Çayı’nın başlangıç noktası sayılan Kela Dız doğal kalesi ve güneye bakan sırtın bitiş noktasında iki vadi aynı yerde birleşerek sarım çayını meydana getirir. Sarım çayı bir süre kadar yol aldıktan sonra  Ziyara Süplüs Baye, Ziyara Koz, Qerwaş, Lis dağlarından akan su ile Elmiran vadisi oluşur. Elmiran vadisi ise Şewşin dağı eteklerinde Miyon Awo’da Sarım Çayına katılır. Sarım Çayı buradan sonra artık Bingöl il sınırını terk ederek Diyarbakır il sınırı boyunca akmaya devam eder. Gomag, Zıkte, Maştag suyunu alarak Zıktela Vadisini oluşturur. Zıktela Güldiken sınırında Sarım Çayına katılır. Dört ana kolun oluşturduğu Sarım Çayı bu yolda doğaya hayat vermeye devam eder. Devamında Lis Dağının güney kısmı ve Lice dağlarının oluşturduğu Hem vadisi Qencer köyünün aşağısı Sekas köyü Deşta Hemzey arasında beşinci vadi olarak Sarım Çayına katılır. 

Lice ve Kulp’u birbirine bağlayan Sarım köprüsünü de aşarak Geliye Goderne’ye doğru akar. Geliye Goderne çevresinde bugün insanlık tarihinin ilk kalıntılar mevcuttur. Bu bölgeyi çevreleyen dağların mağaralarında yaşamış toplulukların hala izleri bulunur. Ama maalesef bu tarihi kalıntılar sulara gömülmek isteniyor. Ağaçları yani can damarları kesildi.  

Görünen ve bilinen o ki insanlık tarihinin başladığı ilk günden bu güne değin Sarım Çayı hayat olmaya devam etmiş, ne kurumuş ne de kurutulmuş. Doğasında akarken topluluklara, uygarlıklara ev sahipliği yapmıştır. Öyle ki Merkin Yaylası, Dere Mılbog için yaptığımız çalışma sonucu bu bölge arkeolojik sit alanı olarak ilan edilmiştir. 

“Kela herkine mahsula mardiney.” sözü Sarım Havzası için söylenmiş bir sözdür.
  Sarım Havzası hep Kela Dız’dan idare edilmiş. Kela Dız’a sahip olan kralın da Sarım Çayından Mardin’e değin hüküm sürdüğünü anlatır.

PEKİ SARIM HAVZASINDA SARIM ÇAYI ÜZERİNDE NEDEN HES İSTEMİYORUZ?

Diyarbakır, Batman, Bingöl, Muş iklimlerini olumsuz etkileyeceği ve bölgede ekilen ekine zarar vereceğini hatta bölgede yaşayan insanların üzerinde yaratacağı olumsuz etkinin farkındayız ve bu bölgede HES istemiyoruz.

HES yapılması durumunda tahıl ambarı olarak da anılan bu ova zaman içinde bütün bereketini ve verimini yitirecektir.
 
HES’LERE NEDEN KARŞIYIZ?

HES’ler vadiler üzerinde olacağı için %90 vadideki suyun alınması sonucunda geriye kalan %10 su, içinde bulunduğu yatakta çakılların arasında kaybolmaya yüz tutacaktır. Ve haliyle Sarım Çayı tamamen kurumuş vaziyette hayat verdiği doğada tüm canlı familyasını beraberinde yok edecektir.
Evet, bu yüzden: HES istemiyoruz!

Sarım Çayı mevcut durumu ile akarken bile yer altı akiferleri de onunla birlikte doluyor. Bu sayede orman ekosistemini kendi döngüsünü koruyabiliyor.

Bu doğal dengenin bozulmaması için HES’lere karşıyız.
 
Sarım Havzasının tüm çevresi HES’ler ile çevrilmiş durumdayken yapılan nice HES’ler neticesinde çevredeki tüm canlı ekosistemin halkaları kopartılmış durumda olduğuna şahit olduk. Çevrede son kalan Sarım Çayı’nın da aynı kaderi paylaşmasını istemiyoruz.

Bu doğal döngünün bozulmaması için HES’lere karşıyız.
 
Mevcut durumda şuan Sarım Çayı çevresinde en azından Çotla’dan Goderne’ye kadar olan bölgede 100 civarında köy var. Köyde yaşayan bunca insanın yani 7’den 70’e herkesin bir işi var. Bu köylüler köyünden, evinden, işinden olacak gelirsiz kalacak. Şehirde yaşam süren insanlar doğal ve temiz gıdaya bu bölgeden ulaşabiliyor. 

Bizler ve çocuklarımız için sağlıklı besinlere erişim hakkımızdan olacağımız için HES’lere karşıyız.

Betonarme şehir sisteminin de etkisiyle zaten sıcak olan yaz mevsimi dayanılmaz geçer. Köyden kente göç etmiş insanlarımız okulların tatil olmasıyla birlikte en azından yaz günlerini gelip burada geçirirler. HES yapılması durumunda birçok aile ferahlama alanı, nefes alabildikleri bu doğal yuvayı bulamayacaklardır.

Doğanın insana açmış olduğu bu şefkat kucağının korunması için HES’lere karşıyız.

Nereden bakarsan bak doğa bu: Bir nehir, dağ, taş, toprak, ağaç. Her bir parçasıyla, zerresiyle nice canlıya, endemik bitki türlerine ev sahipliği yapıyor.

Bu ekosistemi yıkacağı için HES’lere karşıyız.
 
Dünyada bir çok suda hayat bulamayan  nesli tükenmekte sayılabilecek balık türü olan Çöpçü Balığı varlığını sadece bu suda yaşatmaya devam ediyor. 

Çöpçü balığının son hayat bulduğu bu habitatı bozacağı için HES’lere karşıyız.

Süregelen rüzgâr, yağmur, kar hava olayları derken burada oturmuş bir iklim döngüsü var. 

Bu döngüyü bozacağını bildiğimiz HES’lere karşıyız.
 
Şüphesiz ki yeryüzünde giderek azalan tatlı ve temiz suya her zamandan daha çok ihtiyaç var. 
HES’ler yapılması durumunda bu temiz ve tatlı sudan insan dahil birçok canlı türleri mahrum kalacağı için HES’lere karşıyız.

Yüz yıllarca insanlar burada oluşturduğu kültüre dayanarak bir ruh türküsü ile hikayelerini yazdılar bir arada yaşadılar ve bugün bunları bizlere aktardılar.

Oluşturulan bu kültür mirasını yok edecek olan HES’lere karşıyız.

Bir zamanlar bütün bölgeleri kuraklığıyla kasıp kavuran zor şartların çevrede yaşayan insanlarca duyulup fakat bu havzada yaşanmayan kuraklık Sarım’a karşı büyük güven duygusu doğurmuştur. Her türlü tok olacaklarına karşı duyulan bu inançla, umutla yaşadılar. Paylaştılar, çevre insanları açlıktan da kurtardılar.
Bu yaşam umudunu, bu bereket inancını derinden zedeleyecek olan HES’lere karşıyız.

Şuan yapılması planlanan Sarım Çayı’ndan elde edilmesi düşünülen elektrik miktarı sadece beş rüzgar türbininden elde edilebiliyor. Dikkate değer alınmayan çözüm önerilerimizle haykırıyoruz, ihtiyaç duyulan enerji günümüz teknolojileriyle daha ulaşılabilir ve biz HES’lere karşıyız.

Mevcut durumda devlet tarafından yapılacak desteklerle: baldan, bahçeden, tahıldan, meyveden ve hayvanlardan elde edilen gelirlerle şirketlerin devlete sağlayacağı kar şüphesiz ki uzun vadede çok daha fazla olabilir bu yüzden HES’lere karşıyız.
 
Sarım Havzası yaşadığımız bu çevrenin büyük bölümünün doğal çarkı görevi görmektedir.
Bu çarkın bozulmasına neden olacağı için HES’lere karşıyız.

Yapımı beş yıl sürecek HES projesinde bu süre zarfında tonlarca dinamit patlatılacak. Dağlar delik deşik olacak, ormanlar kesilecek, doğada toz dumana karışacak. Yaşam bulmuş bütün bir canlı türleri kendilerine yuva mesken ettikleri bu tabiatta ölecek ya da göç etmek durumunda kalacaklar.
Bu vahim durumun yaşanmaması için HES’lere karşıyız.

Bu coğrafyanın dağları buzul dağlarıdır. HES yapılırsa buzullar kalmayacak iklimin bozulmasıyla karlar yağmayacak ve dolayısıyla yer altı yaşam pınarlarımız kurumaya yüz tutacağı için HES’lere karşıyız.

Anayasanın 56. Maddesinin bize yüklediği görevi yerine getiriyoruz.

Çünkü: Sarım Havzası ve Çevresi Doğal ve Kültürel Mirasın korunması Derneğinin amacı en başta bu çevrenin korunması ve bu dayanışmasının pekiştirilmesidir. 
 

Habere ifade bırak !
Habere ait etiket tanımlanmamış.
Okuyucu Yorumları (0)

Yorumunuz başarıyla alındı, inceleme ardından en kısa sürede yayına alınacaktır.

Yorum yazarak Topluluk Kuralları’nı kabul etmiş bulunuyor ve asopress.com sitesine yaptığınız yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan tüm yorumlardan site yönetimi hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.
Sitemizden en iyi şekilde faydalanabilmeniz için çerezler kullanılmaktadır, sitemizi kullanarak çerezleri kabul etmiş saylırsınız.