‘Genelde ağlamam ama bir görevde hiç bu kadar çok ağladığımı hatırlamıyorum’

Dünya 08.04.2024 - 16:38, Güncelleme: 09.04.2024 - 16:11
 

‘Genelde ağlamam ama bir görevde hiç bu kadar çok ağladığımı hatırlamıyorum’

Birleşmiş Milletlerin Gazze’deki çalışmalarını belgeleyen Dünya Sağlık Örgütü çalışanı dehşet, yıkım ve çaresizliği anlattı.
Fotoğraf: Chris Black   Asopress - Dünya Sağlık Örgütü için Gazze'de bir aydan fazla çalışan Chris Black, tanık olduğu travma ve yıkımı anlatıyor BM’nin Gazze Şeridi'ndeki çalışmalarını bir aydan uzun bir süre boyunca belgeleyen Dünya Sağlık Örgütü'nden Black’a göre, Gazze'deki travma, acı ve yıkımın boyutu hayal bile edilemeyecek bir düzeye ulaştı. Filistin topraklarında geçirdiği beş buçuk haftanın ardından kısa süre önce dönen Chris Black, en şok edici anıyı bir hastane ziyareti sırasında yaşandığını söyledi. "Han Yunus’taki Nasır hastanesine ilk kez gidiyordum. Refah'a dönmek için yeşil ışığın yanmasını bekliyorduk. Orada kucağında çocuğu olan bir kadın vardı. Sürekli "Burada güvende miyiz?" diye soruyordu. Tekrar tekrar soruyordu. Uluslararası hukuk kapsamında koruma altında olan bir hastanedeydi. 'Evet, güvendesin' demek istedim." Ama Black bunu yapamadı. "Bunu asla unutmayacağım" dedi. BM Nüfus Fonu (UNFPA) saha güvenlik görevlisi Ruba Farah (en solda) Han Yunus'taki Nasır hastanesi ve çevresinde yaşayan yerinden edilmiş ailelerle görüşüyor.   Bu görevin Black üzerinde derin bir etkisi oldu. "30 yıldır insani yardım alanında çalışıyorum- çatışmalar, acil sağlık durumları ve afetler-. Ama bu, hayatımı değiştiren bir deneyim oldu. Şu anda Gazze 'deki hangi insani yardım çalışanıyla konuşursanız, onlar da aynı şeyi söyleyecektir. "Acil durumları karşılaştırmak istemezsiniz Gazze’deki durum başka bir şeydi. Genelde ağlamam ama bir görevde hiç bu kadar çok ağladığımı hatırlamıyorum. Refah'ta kalıyorduk, burada inanılmaz sayıda insan vardı. Tanıştığınız herkesin bir travma, kayıp ve yerinden edilme hikayesi vardı. Kendimi iletişim görevlisi olarak genellikle yapmadığınız şeyleri yaparken, insanların ambulanslardan taşınmasına yardım ederken buldum." Black ve meslektaşlarının ziyaret ettikleri Gazze hastanelerinde gördükleri koşullar, Han Yunus'taki kuşatma altındaki El-Amal hastanesi de dahil olmak üzere korkunçtu.   BM İnsani İşler Koordinasyon Ofisi'nden (OCHA) Dr. Sara El-Saka, Bir Hasta El-Emel hastanesinden nakli için Han Yunus'a giderken bir kontrol noktasında. El-Emel hastanesinin önünde bir hasta. Hastanenin yıkılmış ambulanslar ve sivil araçlarla dolu otoparkı. El-Emel hastanesinin yanındaki bir binadan yiyecek taşıyan bir çocuk.   "El-Amal'a iki görevle gittim. İlki, ihtiyaçlarını ve en iyi nasıl yardımcı olabileceğimizi görmek için gidip hastane müdürüyle görüşmekti. Hatırladığım şey tesise meydana gelen yıkımdı. Han Yunus’ta tam bir yıkım vardı. Çok fazla insan göremiyordunuz. Hastane çevresine vardığımızda sadece enkaz ve parçalanmış arabalar vardı. "Filistin Kızılay Derneği'nden sağlık çalışanları bir aydan uzun süredir binadan çıkmamışlardı. Onlarla otoparkta konuşuyorduk ve bir aydır otoparka bile girmemişlerdi. Güneşli bir gündü ve haftalardır güneş görmediklerini söylediler. Keskin nişancılar ve bombardıman nedeniyle hastanenin üst katlarına çıkamıyorlardı. "Orada kalıp hastalar ve aileleriyle birlikte dayanma cesaretini bir düşünün. Biz orada olduğumuz için, bir aydır ulaşamadıkları yiyecekleri almak için yan binaya gitme fırsatından yararlandılar."   Bir Filistin Kızılay Derneği sağlık görevlisi, annesi daha ileri tedavi için Nasır hastanesinden Refah'taki bir sahra hastanesine nakledilen bir çocuğu taşıyor.   Yine Han Yunus’ta bulunan Nasır hastanesinde de DSÖ ekibi benzer yıkım manzaralarıyla karşılaştı. "Kuşatılmadan iki hafta önce ilk kez ziyaret etmiştim. O zaman bile insanlarla dolup taşıyordu ama bir şekilde çalışıyordu. Küçük bir fırını vardı" dedi Black. "İki hafta sonraki ziyarette karşılaştığımız manzara tam bir kabustu. Her taraf enkaz ve kanalizasyonla doluydu. Elektrik yoktu. İnsanlar iki hafta boyunca çok az su ve yiyecekle orada kalmış, zar zor hayatta kalmışlardı. Yoğun bakım ünitesindeki son hastaları sevk etmek için müdürle birlikte gittik. İki haftadır o binaya ulaşamamıştı. Kuşatmanın başlamasından sonra oradaki personeli ilk kez görüyordu.Onlara  'Sizi gördüğüme çok sevindim' dedi."   Solda: Refah'taki diğer sağlık tesislerine nakledilen hastalarla dolu bir ambulans. Sağda: Refah'taki bir hastanede daha ileri tıbbi müdahale için stabilize edildikten sonra bir hasta International Medical Corps saha hastanesinden ayrılıyor. Chris Black, Refah'ta hiçbir yerin güvenli olmadığını söyledi. "Dünyanın en yoğun nüfuslu yerlerinden biri olduğunu hissediyorsunuz. İnsanlar her yerde yaşıyor. Sokaklarda, çadırlarda, arabalarda, 30-40 kişinin yaşadığı evlerde, her barınakta binlerce insan yaşıyor. Lağım kokusu var, çatılarda çadırlar var. Her santimetrekarelik alan işgal edilmiş. Herkes bitkin durumda. "Ve hiçbir yer güvenli değil. Herkes aynı soruyu soruyor. Burada mı kalmalıyız yoksa başka bir yere mi gitmeliyiz?"   Solda: Dr. Sara El-Saka, El-Mavasi kampı yakınlarındaki Sınır Tanımayan Doktorlar sağlık noktasında tıbbi yardım bekleyen yerinden edilmiş bir aile ile görüşüyor. Sağda: Aileleri için yiyecek toplayan çocuklara yiyecek dağıtılıyor. Bir de artan açlığın yol açtığı çaresizlik var. "Ürdün hava kuvvetleri tarafından ilk havadan yardım sırasında oradaydım. Çoğu denize düştü. Tüm yardımlara açığız ama sonuçta yolları kullanmak daha mantıklı.” "Nasır hastanesine yiyecek götürmek için çıktığımız ilk görevde bir kontrol noktasında sıkışıp kaldığımız anı asla unutmayacağım. Kontrol noktasından önceki bir bölgede bekliyorduk. Yola devam etmek için yeşil ışığın yanmasını bekliyorduk. Başka bir konvoy yağmalanırken sahil yolunda bekliyorduk. Biz beklerken bir kalabalık toplanmaya başladı. Ekip liderimiz Dr. Ahmed, hastane için yiyecek olduğunu söyleyerek kalabalıkla pazarlık yapıyordu. Onlar yiyecek torbalarını almaya başlayana kadar 90 dakika boyunca konuştuk ve birkaç dakika içinde iki kamyondaki yiyecekler alındı."   İnsanlar sabahın erken saatlerinde Han Yunus'taki Nasır hastanesine giden bir konvoydan yiyecek alıyor.   Black'in söylediğine göre, Gazze'deki durumun ne kadar anormal olduğunu hatırlatmaktan başka bir işe yaramayan anlar da vardı. "Oradayken giderek daha fazla uçurtma uçuran çocuk görüyordum. Çocuklar okula gidemiyor. Akşamları bir esinti olduğunda ve güneş battığında tek gördüğünüz kamplardan ve şehirden gelen uçurtmalar oluyor. Gökyüzünde bir parça huzur… Çocukların sadece oynamak istemesi ilham vericiydi. "Mesele de bu. Barışa çok büyük bir ihtiyaç var. Herkes bunu söylüyor. Bir ya da birkaç günlüğüne barışa ihtiyacımız yok. Doğru dürüst bir barışa, gıda, temizlik ve sağlık gibi temel ihtiyaç maddelerine erişmeye ihtiyacımız var. Bu kadar basit. Barış kadar basit."   Asopress – The Guardian
Birleşmiş Milletlerin Gazze’deki çalışmalarını belgeleyen Dünya Sağlık Örgütü çalışanı dehşet, yıkım ve çaresizliği anlattı.

Fotoğraf: Chris Black

 

Asopress - Dünya Sağlık Örgütü için Gazze'de bir aydan fazla çalışan Chris Black, tanık olduğu travma ve yıkımı anlatıyor

BM’nin Gazze Şeridi'ndeki çalışmalarını bir aydan uzun bir süre boyunca belgeleyen Dünya Sağlık Örgütü'nden Black’a göre, Gazze'deki travma, acı ve yıkımın boyutu hayal bile edilemeyecek bir düzeye ulaştı.

Filistin topraklarında geçirdiği beş buçuk haftanın ardından kısa süre önce dönen Chris Black, en şok edici anıyı bir hastane ziyareti sırasında yaşandığını söyledi.

"Han Yunus’taki Nasır hastanesine ilk kez gidiyordum. Refah'a dönmek için yeşil ışığın yanmasını bekliyorduk. Orada kucağında çocuğu olan bir kadın vardı. Sürekli "Burada güvende miyiz?" diye soruyordu. Tekrar tekrar soruyordu. Uluslararası hukuk kapsamında koruma altında olan bir hastanedeydi. 'Evet, güvendesin' demek istedim." Ama Black bunu yapamadı. "Bunu asla unutmayacağım" dedi.

BM Nüfus Fonu (UNFPA) saha güvenlik görevlisi Ruba Farah (en solda) Han Yunus'taki Nasır hastanesi ve çevresinde yaşayan yerinden edilmiş ailelerle görüşüyor.

 

Bu görevin Black üzerinde derin bir etkisi oldu. "30 yıldır insani yardım alanında çalışıyorum- çatışmalar, acil sağlık durumları ve afetler-. Ama bu, hayatımı değiştiren bir deneyim oldu. Şu anda Gazze 'deki hangi insani yardım çalışanıyla konuşursanız, onlar da aynı şeyi söyleyecektir.

"Acil durumları karşılaştırmak istemezsiniz Gazze’deki durum başka bir şeydi. Genelde ağlamam ama bir görevde hiç bu kadar çok ağladığımı hatırlamıyorum. Refah'ta kalıyorduk, burada inanılmaz sayıda insan vardı. Tanıştığınız herkesin bir travma, kayıp ve yerinden edilme hikayesi vardı. Kendimi iletişim görevlisi olarak genellikle yapmadığınız şeyleri yaparken, insanların ambulanslardan taşınmasına yardım ederken buldum."

Black ve meslektaşlarının ziyaret ettikleri Gazze hastanelerinde gördükleri koşullar, Han Yunus'taki kuşatma altındaki El-Amal hastanesi de dahil olmak üzere korkunçtu.

 

BM İnsani İşler Koordinasyon Ofisi'nden (OCHA) Dr. Sara El-Saka, Bir Hasta El-Emel hastanesinden nakli için Han Yunus'a giderken bir kontrol noktasında. El-Emel hastanesinin önünde bir hasta. Hastanenin yıkılmış ambulanslar ve sivil araçlarla dolu otoparkı. El-Emel hastanesinin yanındaki bir binadan yiyecek taşıyan bir çocuk.

 

"El-Amal'a iki görevle gittim. İlki, ihtiyaçlarını ve en iyi nasıl yardımcı olabileceğimizi görmek için gidip hastane müdürüyle görüşmekti. Hatırladığım şey tesise meydana gelen yıkımdı. Han Yunus’ta tam bir yıkım vardı. Çok fazla insan göremiyordunuz. Hastane çevresine vardığımızda sadece enkaz ve parçalanmış arabalar vardı.

"Filistin Kızılay Derneği'nden sağlık çalışanları bir aydan uzun süredir binadan çıkmamışlardı. Onlarla otoparkta konuşuyorduk ve bir aydır otoparka bile girmemişlerdi. Güneşli bir gündü ve haftalardır güneş görmediklerini söylediler. Keskin nişancılar ve bombardıman nedeniyle hastanenin üst katlarına çıkamıyorlardı.

"Orada kalıp hastalar ve aileleriyle birlikte dayanma cesaretini bir düşünün. Biz orada olduğumuz için, bir aydır ulaşamadıkları yiyecekleri almak için yan binaya gitme fırsatından yararlandılar."

 

Bir Filistin Kızılay Derneği sağlık görevlisi, annesi daha ileri tedavi için Nasır hastanesinden Refah'taki bir sahra hastanesine nakledilen bir çocuğu taşıyor.

 

Yine Han Yunus’ta bulunan Nasır hastanesinde de DSÖ ekibi benzer yıkım manzaralarıyla karşılaştı. "Kuşatılmadan iki hafta önce ilk kez ziyaret etmiştim. O zaman bile insanlarla dolup taşıyordu ama bir şekilde çalışıyordu. Küçük bir fırını vardı" dedi Black.

"İki hafta sonraki ziyarette karşılaştığımız manzara tam bir kabustu. Her taraf enkaz ve kanalizasyonla doluydu. Elektrik yoktu. İnsanlar iki hafta boyunca çok az su ve yiyecekle orada kalmış, zar zor hayatta kalmışlardı. Yoğun bakım ünitesindeki son hastaları sevk etmek için müdürle birlikte gittik. İki haftadır o binaya ulaşamamıştı. Kuşatmanın başlamasından sonra oradaki personeli ilk kez görüyordu.Onlara  'Sizi gördüğüme çok sevindim' dedi."

 

Solda: Refah'taki diğer sağlık tesislerine nakledilen hastalarla dolu bir ambulans. Sağda: Refah'taki bir hastanede daha ileri tıbbi müdahale için stabilize edildikten sonra bir hasta International Medical Corps saha hastanesinden ayrılıyor.

Chris Black, Refah'ta hiçbir yerin güvenli olmadığını söyledi. "Dünyanın en yoğun nüfuslu yerlerinden biri olduğunu hissediyorsunuz. İnsanlar her yerde yaşıyor. Sokaklarda, çadırlarda, arabalarda, 30-40 kişinin yaşadığı evlerde, her barınakta binlerce insan yaşıyor. Lağım kokusu var, çatılarda çadırlar var. Her santimetrekarelik alan işgal edilmiş. Herkes bitkin durumda.

"Ve hiçbir yer güvenli değil. Herkes aynı soruyu soruyor. Burada mı kalmalıyız yoksa başka bir yere mi gitmeliyiz?"

 

Solda: Dr. Sara El-Saka, El-Mavasi kampı yakınlarındaki Sınır Tanımayan Doktorlar sağlık noktasında tıbbi yardım bekleyen yerinden edilmiş bir aile ile görüşüyor. Sağda: Aileleri için yiyecek toplayan çocuklara yiyecek dağıtılıyor.

Bir de artan açlığın yol açtığı çaresizlik var. "Ürdün hava kuvvetleri tarafından ilk havadan yardım sırasında oradaydım. Çoğu denize düştü. Tüm yardımlara açığız ama sonuçta yolları kullanmak daha mantıklı.”

"Nasır hastanesine yiyecek götürmek için çıktığımız ilk görevde bir kontrol noktasında sıkışıp kaldığımız anı asla unutmayacağım. Kontrol noktasından önceki bir bölgede bekliyorduk. Yola devam etmek için yeşil ışığın yanmasını bekliyorduk. Başka bir konvoy yağmalanırken sahil yolunda bekliyorduk. Biz beklerken bir kalabalık toplanmaya başladı. Ekip liderimiz Dr. Ahmed, hastane için yiyecek olduğunu söyleyerek kalabalıkla pazarlık yapıyordu. Onlar yiyecek torbalarını almaya başlayana kadar 90 dakika boyunca konuştuk ve birkaç dakika içinde iki kamyondaki yiyecekler alındı."

 

İnsanlar sabahın erken saatlerinde Han Yunus'taki Nasır hastanesine giden bir konvoydan yiyecek alıyor.

 

Black'in söylediğine göre, Gazze'deki durumun ne kadar anormal olduğunu hatırlatmaktan başka bir işe yaramayan anlar da vardı. "Oradayken giderek daha fazla uçurtma uçuran çocuk görüyordum. Çocuklar okula gidemiyor. Akşamları bir esinti olduğunda ve güneş battığında tek gördüğünüz kamplardan ve şehirden gelen uçurtmalar oluyor. Gökyüzünde bir parça huzur… Çocukların sadece oynamak istemesi ilham vericiydi.

"Mesele de bu. Barışa çok büyük bir ihtiyaç var. Herkes bunu söylüyor. Bir ya da birkaç günlüğüne barışa ihtiyacımız yok. Doğru dürüst bir barışa, gıda, temizlik ve sağlık gibi temel ihtiyaç maddelerine erişmeye ihtiyacımız var. Bu kadar basit. Barış kadar basit."

 

Asopress – The Guardian

Habere ifade bırak !
Habere ait etiket tanımlanmamış.
Okuyucu Yorumları (0)

Yorumunuz başarıyla alındı, inceleme ardından en kısa sürede yayına alınacaktır.

Yorum yazarak Topluluk Kuralları’nı kabul etmiş bulunuyor ve asopress.com sitesine yaptığınız yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan tüm yorumlardan site yönetimi hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.
Sitemizden en iyi şekilde faydalanabilmeniz için çerezler kullanılmaktadır, sitemizi kullanarak çerezleri kabul etmiş saylırsınız.