Zorava Çayı’nda son durum nedir? - Fatma Elçiçek yazdı

Fotoğraf: Asopress 

Asopress - Fatma Elçiçek

Mevcut HES sadece Zorava’ya değil Zorava’nın etrafındaki diğer yapılara da zarar vermiş durumda. Örneğin devasa büyüklükteki cebri borularının döşenmesi için alandaki tüm ağaçlar kesilmiş, dağlar oyulmuş. Dağların delinmesinden dolayı dere yatağı tamamen molozlarla kaplanmıştır. Yine burada yaşayan canlı türleri de olumsuz etkilenmiştir. Dere kurtulduğu için yüzlerce balık türünün de yaşam alanı yok olmuştur. Projenin planlandığı alan biyoçeşitliliği, içerisinde barındırdığı tür çeşitliliği, yaban hayatı, endemik bitkileri açısından korunması gereken alan olma özelliği taşımaktadır. Nitekim burada yaban domuzları, yaban keçileri ve birçok nesli tükenmekte olan canlılar barınmaktadır.

Zorava çevredeki köylüler için aynı zamanda bir yayla özelliği de taşımaktadır. Zorava burada yaşayan hem köylüler için hem besledikleri hayvanları hem de bağ bahçeleri için ve diğer canlılar için bir yaşam kaynağıdır. Ayrıca Siirtliler için de nefes alınabilecek tek doğal alan. Önceleri ismi dahi bilinmeyen Zorava Siirt’in etrafı barajlarla çevrilince Siirtliler ve çevre şehirdeki çoğu vatandaşın sıklıkla uğradığı yerlerden biri olmuş durumdadır.

Zorava çayı ve bölgesi köylüler için hayati bir öneme sahip. Köylüler önceki HES’in tahribatının olumsuz sonuçlarının daha fazla yayılmaması için yapılmak istenen ikinci HES’e karşı hukuki mücadele 2019 tarihinde başlattılar. Çünkü Zorava’yı besleyen ikinci su kaynağını da kaybetmek istemiyorlar. Yaklaşık iki yılı aşan hukuki mücadelede mahkeme köylüleri haklı buldu ve ÇED raporunu iptal etti. Ancak bu dava sürerken şirket burada bu HES projesini gerçekleştirebilmek için yine 2021 temmuz ayında imar değişikliği için İL ÖZEL İDARESİ tarafından oy çokluğuyla karar alındı. Köylüler bu işlemi öğrenir öğrenmez kendi aralarında “Zorava’ya Dokunma Platformu” oluşturdu. Hukuki mücadeleleri için binlerce Siirtliden imza topladı ve İL ÖZEL İDARESİ’nin kararına itiraz ettik. İtirazın değerlendirilmesi neticesinde İL ÖZEL İDARESİ imar değişikliğinin hukuka uygun bir şekilde elde edildiğini ifade ederek itirazlarımızı yerinde bulmadı. Bunun üzerine Siirt Bölge İdare Mahkemesi’nde İL ÖZEL İDARESİ’nin imar değişikliği kararına karşı dava açtık. Eruh Zorava çayı üzerinde yapılması planlanan HES projesi için düzenlenen Nazım imar planına karşı açtığımız iptal davası sonucunda, Çevre Düzeni Planına uygun olmadığı, Çevre Düzeni Planında dava konusu alanın tamamının Ekolojik Öneme Sahip Alan olarak tanımlanmış olması ve planın amaçlarında açıkça belirtilen sürdürülebilir  kalkınmanın sağlanması amacıyla doğal, tarihi ve kültürel kaynakların rasyonel kullanımı, bölgenin ekolojik dengesinin korunması ilkesinin söz konusu HES Projesine ilişkin kurum görüşlerinde ve imar planlarının hazırlanması aşamasında göz ardı edildiği, söz konusu nazım imar planının kamu yararına uygun olmamaktadır” denilerek mahkemece İPTAL edildi..  

 

HES için çekilen devasa borular çevreyi tahrip etti.

 

Tabi biz bu davalarla uğraşırken şirket hiç boş durmadı ve aynı projeyi yine bakanlığın önüne getirdi. Zorava Çayı’nda yapılmak istenen HES projesi kazanılan iki davadan sonra ilgili şirket aynı projeyi tekrar Çevre Şehircilik Bakanlığı ve İklim Değişikliği Bakanlığı’na sunmuş ve bakanlık da bu CED’e onay vermiştir. iz köylüler olarak bu haksız ve hukuka aykırı ÇED olumlu raporuna karşı yine Haziran 2023 tarihinde iptal davamızı açtık. Dava derdesttir. 11 Aralık 2023 tarihinde Zorava’da yeniden keşif yapıldı. Keşiften sonra dosyaya sunulan bilirkişi raporunda :“Sonuç olarak yukarıda ayrıntılı verilen bilgiler ışığında, proje etki alanı tespitinin, jeolojik, hidrolik ve hidrojeolojik ve tarımsal açıdan doğru yapılmadığı, madencilik bilim ve teknolojisi açısından değerlendirildiğinde çevreye vereceği özellikle kazılabilirlik sınıfının yapılmadığı, patlatma derinliğinin hatalı yapıldığı, Gevşetme amaçlı ön patlatma tasarımında çevresel etki risk değerlendirmesi hesabı açısından hatalı ve yetersiz kaldığı, planlanan faaliyetin çevreye olabilecek tüm etkilerinin incelenmeye çalışıldığı ancak birçok hatalı değerlendirme yapıldığı, proje alanında mevcut şevlerin ve yapılacak kazılar sonucunda oluşturulacak kazı şevlerinde oluşabilecek duyarsızlıkların ortaya Siirt İdare Mahkemesi 2023/600 Esas Sayfa 16 / 16 konmasına yönelik herhangi bir kinematik analiz ve stabilite analizin olmadığı ve Mergi Regülatörü ve HES projesi inşa edilirken yüksek eğim değerlerine sahip yamaçlar boyunca yapılacak patlatmalı kazılar nedeniyle çıkan malzeme Zorava deresindeki yamaçlarından dere yatağına doğru akarak dere yatağı kesitininde daralmaya ve akış rejiminde değişime neden olacağından “Mergi Regülatörü ve HES-” Projesi ÇED Olumlu kararının üstün kamu yararı, yöre halkının bireysel menfaatleri, ekoloji ve sürdürülebilirlik açısından yerinde olmadığı kanaatine varılmıştır.” 08.03.2024 tarihli ara kararla da bilirkişi raporunu , itirazlarımızı , yürütmenin durdurulması talebimizi ve daha önceki iptal kararlarını dikkate alan yerel mahkeme”… dava konusu işlem kapsamında uyuşmazlığa konu projenin yapımına başlanılması ve işletmenin çalışmaya geçmesi durumunda, çevreye olacak etki ve yapılan yatırımlar açısından telafisi güç veya imkansız zararların doğabileceği açıktır.Açıklanan nedenlerle; hukuka aykırılığı açık olan dava konusu işlemin; uygulanması halinde telafisi güç zararlar doğabileceğinden 2577 sayılı Kanun'un 27. maddesi uyarınca teminat alınmaksızın yürütülmesinin durdurulmasına, 2577 sayılı Kanunun 20/A maddesinin 2. fıkrasının (e) bendi uyarınca itiraz yolu kapalı olmak üzere,..”  davada yürütmenin durdurulması kararı verdi. Dava devam ediyor ve yargılama süreçleri köylüler, doğa ve doğada yaşayan kuşlar balıklar, yaban keçilerinin ve diğer tüm canlılar lehine sürüyor. Muhtemelen iki davadan sonra bu 3. haklı davamızda da mahkeme hukuka aykırı ve üçüncü defa dava konusu olan bu ÇED raporunu iptal edecektir.  Ancak doğayı, insan yaşamını, sağlığını, geleceği düşünmeden harıl harıl çalışan şirketler bu kararları görmezden gelmeye devam etmektedirler. Ama onların bu doğa karşıtı çalışmalarına rağmen onların da çocuklarının geleceği için mücadelemizden doğamızı korumaktan vazgeçmeyeceğiz.

Doğanın korunması için şu an mevcut davalarla beraber köylüler kendi aralarında bir platform kurup köylüleri tek tek bilgilendirip, doğanın zarar görmesi neticesinde bizlerin aslında tüm insanlığı ne tür tehlikeleri beklediği noktasında farkındalık yaratmaya başladılar. Açılan bu davalarla beraber Siirt’te hiç olmadığı kadar doğanın korunması noktasında bir farkındalık oluştu.

Siirt’te ve bölgede insanların doğanın korunması mücadelesi noktasında büyük bir boşluk mevcuttur. Bölgede halkı bilgilendirecek, çevre ve doğayı koruma konusunda onları bilinçlendirecek sivil toplum kuruluşları ve oluşumlar maalesef bulunmamaktadır. Mevcut kurumlar da bünyelerinde doğayı ve çevreyi koruma birimleri olmasına rağmen maalesef bunlar da aktif değiller. Haliyle böyle olunca da insanlar doğaya karşı başlatılan bu korkunç savaşlara karşı nasıl bir tepki vereceklerini bilememektedir.

Günümüzde tüm dünyayı saran insan eliyle ortaya çıkan iklim sorunlarının, değişen mevsimler, kuruyan dereler, denizler, göllerin sebebi bizzat insanın kendisidir. Bu kavramlar kendiliğinden ortaya çıkmadı. Çevre Şehircilik bakanlığı bu sene içerisinde kendi sayfasında 2030 a kadar ciddi bir su sorunu olacağını, bu sebeple yerel ve diğer yönetimlerin içme sularına ve diğer su kaynaklarını dikkatli kullanmalarını gerektiğini belirtmişti. Evet, bu duyurular önemli ancak öte yandan yok olmaya yüz tutmuş temiz su kaynaklarını ilkel HES - RES gibi projelere kurban etmek kendi içerisinde tezatlık oluşturmuyor mu? Tüm dünya su kaynaklarını, doğayı korumaya çalışırken biz kendimize bu kötülüğü neden yapıyoruz?  

Biyolojik çeşitliliğin kaybolmasıyla derinleşen, “iklim değişikliği” sorunu yüzyılın en önemli sorunu olarak önümüzde duruyor. “İklim değişikliği” sorunu ile ilgili dünyadaki canlılığın devam edip etmeyeceğinin kararını bu yüzyılın insanları verecek. Bu kararı almaya yönelik dünyanın pek çok bölgesinde, tabandan toplumsal mücadele dinamikleri, biyolojik çeşitliliğin geleceğini şirketlerin ve devletlerin inisiyatifine bırakmadan, yeni bir dünya kurmanın olanaklarını arıyor.

Genel olarak insanların, diğer türlerin doğal yaşam alanlarını yağmaladığı, kuraklığa yol açan faaliyetleri sürdürerek sulak alanları ortadan kaldırdığı bir dünyada, kendi yuvaları olan doğada yaşayan diğer canlıların hayatta kalma olasılığı yönetmeliklerle, ilkel HES - RES yapılarıyla sona erdiriliyor. Ekonomik kazanımlar amacıyla insan eliyle doğal yaşam alanları HES’lerle, maden arama çalışmaları ile yok edilmektedir.

Son olarak hep beraber ev sahipliğini paylaştığımız doğamızı koruyamazsak eğer, doğanın güzelliklerini sadece Yaşar Kemal’in eserlerinde tasvir ettiği kitaplarından okuyabileceğiz ve yeni nesil bu güzelliklerden mahrum kalacaktır.” Güneş ilk olaraktan doğuyorcasına, ıslak, terü taze, dağların doruğunda açıldı. Bin bir koku güneyden, kuzeyden, doğudan, batıdan geldi. Büyük yaldızlı kelebekler, kırmızı, yeşil benekli, saydam kanatlı arılar, karıncalar, kurtlar, tilkiler, ayılar, böcekler, sansarlar, kirpiler, sarhoş oldular kokulardan, yollara, bellere saldırdılar, kartallar, şahinler, öteki yırtıcı kuşlar, güvercinler, sarıasmalar, ibibikler, üveyikler yalpalayarak çığlık çığlığa gökyüzüne kayarak, süzülerek, takla atarak, kendilerinden geçerek dolaştılar. Toprak, doğurganlığının en cömert günlerini gerinerek, mest olarak yaşıyordu.”

Yaşar Kemal bir konuşmasında şöyle belirtiyor bunu: “Ben iki şeye inanırım. İki şeyin sonsuz gücüne, sonsuz yaratıcılığına, sonsuz değişimine: Halk ve doğa.”