Mezopotamya’ya bahar geliyor

Asopress Metin Yoksu

Sular altında bırakılmadan çok yıllar önce, Hasankeyf’i ve Dicle Vadisi’ni kurtarma mücadelesi başlamıştı. Yer yer kesintiye uğrasa da bir avuç insan doğayı ve tarihi korumak için mücadele verdi. 1990’ların karanlığında Kürt kentlerinde ekoloji mücadelesi başladı. Hasankeyf ve Dicle Vadisi’ni korumak için verilen mücadele maalesef 2015’in ardından yaşanan müdahale ile kesintiye uğradı. Önce dinamitler ile Hasankeyf yok edilmeye başlandı. Dicle Vadisi’nde yaşayan canlılar şantiyeye çevrilen Hasankeyf’te yaratılan tahribatından kaçtı. Çetin geçen kışın ardından baharın ilk çiçekleri açmaya başladığında tarihi El-Rızk Cami’sine her yıl yeniden gelip konan leylek maalesef 2018 baharında yuvasını terk etmek zorunda kaldı. Leylek, şantiyeye dönen tarihi alanda yuvası bozulunca kendisine yeni yuva aramaya başladı.  Dicle Nehri’ne paralel Dîfne (Üçyol) köyünün yakınına eşine ve çocuklarına yeni bir yuva yaptı. Leylek, Hasankeyf’i ilk terk eden canlılardan biri o oldu. 

Hasankeyf ve Dicle Vadisi’nin mücadele tarihini anlatan Yönetmen dostum Ali Ergül’ün çektiği “Suyun Ölüm Tarihi” Belgeseli Filminin gösterilmeye başlanması ile Hasankeyf mücadelesi bir avuç insan ile yeniden canlandı. Kimileri küçümsemeye çalıştıysa da bir avuç insan bir grup oluşturup Dicle Vadisi’nin ve Hasankeyf’in kurtarılması için yeniden mücadeleye atıldı. Agit’ten Rıdvan’a, Mehmet’ten Ercan’a ve daha sonra kar topu misali büyütülen mücadele… Tarihe not düşülen bu mücadele 2018’in bahar ayında leylekler yeniden Hasankeyf’e yuva yapsın diyeydi…

Tüm mücadeleye rağmen maalesef Hasankeyf ve Dicle Vadisi sular altında bırakıldı. Aynı Fırat Nehri’nin hikayesinde olduğu gibi… 

2020 yılında Hasankeyf ve Dicle Nehri/Vadisi sular altında bırakıldı. Kuşlar, sırtlanlar, ceylanlar, Kürdistan Semenderi, gök kuzganları ve Fırat Kaplumbağası’nın yaşam alanı yok edildi. 
Baharın gelişi ile Fırat Kaplumbağası derin sularda yüzmeye başlamış ve yeni bir yaşam alanı kuracak yuva ararken bu ana şahitlik etmiştim. İnsanın kar hırsı iuğruna yaşam lalnları yok edilen canlılar son nefesi vermemek için yeni yaşam alanı arayışa başladılar ama gidecek yerleri artık kalmamıştı. 

Aynı yıl baharın en güzel renkleri ortaya çıkmaya, sular yükselmeye devam ediyordu. Mezopotamya’nın en güzel sarı, kırmızı çiçekleri güneşin altında filizleniyor, yeşilin tonlarında kendisini kaybetmek istiyordu. Ve maalesef çiçekler açar açmaz suda boğuluyordu. 

Hasankeyf-Gercüş yolu üzerinde heybetli Mawa Dağı’nın eteklerinde tüm bu karanlığa inat bir çiçek hayatta kalmak istercesine açmış ve suyun üstünde belki de son anlarını yaşıyordu.  Kırmızı kır çiçeği coğrafyada sarısından, yeşilinden ayrılıp koparılmış ölmeye yüz tutmuştu. O anı belgelediğimden bu yana coğrafyada ekolojinin nasıl yok edildiğini daha net görmeye başlamıştım. 

Leopar Sazanı kim bilir ne yapıyordu bu sırada! 

Dicle Nehri, dünyanın en nadir balıklarından leopar sazanına yuvası yok olmuş ve nesli tükenmek üzere. Oysaki o balık Hasankeyf’in dört beş kilometre (kuş uçuşu) yakınlarında yumurtalama alanı vardı. Orada özgürce yaşıyordu. Bu baharda yuvalamaya çıkacaktı yeniden maalesef onun yuvalama alanı tahrip edildi.  Dünyanın önde gelen doğa örgütleri de balığın yaşam alanını merak ediyordu. 

Milyonlarca balığın ölümüne şahitlik etmiş biri olarak onu ben de aramaya başladım. Dicle Nehri’nin kenarında dünyaya gelmiş biri olarak babam ile birlikte köyümüzün yamacından aşağı inerek rahmetli amcamla birlikte ağ atarak Dicle’nin yok olmak üzere olan balığını aramıştım. Ve yine mevsim bahardı… Bulamadık! Ve babamı kaybettim! Onun acısını yaşarken balığı akademisyenler ile bulmuş ve onu fotoğraflama şansına sahip olmuştum. 2023’ün son demleri keyifli geçmişti ama son günü benim için kabustu…. 

2024 yılına yalnızlık duygusuyla girerken şimdiyse bir bahar havası var yine… Coşkulu geçen Newroz anları… Yılların karanlığı her yeri sararken yeniden baharı belki de doyasıya yaşayacağımız günlerin arifesindeyiz! 

Leopar Sazanın artık varlığından haberdarız. Cizre’de Botanlıların emin ellerinde… Peki ya kalan son yaşam alanı orasıysa… Sulara gömülen çiçeğin tohumları etrafa yayılıp bu bahar tekrar bir yerlerde açacağının umudu bizi ayakta tutan şey değil mi? Bahar geliyor hem de başka bir bahar denecek kadar güzel… 

Bugün günlerden Pazar ve baharın renkleri ovalardan dağlara doğru yayılmaya başladı. 

Sahi bahar gelmiyor mu sizce de!