Sanatçılardan Mardin Bienali’ne 'müdahale'
Asopress - Resim ve Performans Sanatçısı Adem Bulut, 6'ncı Mardin Bienali’ne eş zamanlı olarak 9'uncu Mardin Bienali adlı bir kamusal alan performansı gerçekleştirdi. Performans, 9-10 Mayıs’ta, Mardin Bienali’nin temel mekanlarından biri olan ve her yıl çoğunlukla açılışların yapıldığı Alman Karargahı’nın tam karşısında planlanırken, bu noktanın seçilmesi büyük sanat kurumlarının politik ve sanat bakışıyla da karşı karşıya olunan bir durumu temsil ediyor. Bulut, yerel bienallerin, gerçekleştiği coğrafyaların dillerini ve kültürlerini kapsamayışına ithafen kurguladığı performansında, bienalin yerel dilleri ve kültürleri yok sayışına karşı bir duruş sergiliyor. Kurumların bu sessiz yok saymasına karşı sessiz diyaloğu ile direnmenin imgesini ve görünmeyenin görünürleşmesini performatif olarak yeniden yaratmayı amaçlıyor. Performansın ismi olan 9’uncu Mardin Bienali’nin altında ise önümüzdeki yıllarda bienallerin değişmesi umut edilen yaklaşımlarına bir atıf ve temenni yatıyor.
Birçok yerel dilde yayımlanan performans metninin Türkçesi şu şekilde:
“Farklı medeniyetlerin ve kültürlerin şehri olan Mardin, Kürtlere, Araplara, Türklere ve Süryanilere ev sahipliği yapmaktadır. Ancak Mardin’de düzenlenen 6. Bienal’in Kürtçe, Süryanice ve Arapça gibi yerel dillere yer vermemesi ve şehrin kültürel zenginliğinin sanatla buluşmasının engellemesi üzüntü vericidir. Sanatın doğasına ve sanatçının hassasiyetine uymayan bu tek-tipleştirici tavır, halktan kopuk bir bakış açısının bir yansıması olarak görülebilir. Daha önceki bianellere de bu konuda yerinde bazı eleştiriler getirilmişti fakat yerel dillere karşı tutumda bir değişim olmadı. Daha önceki yıllarda bienalde yerelin dili ve rengiyle temsil edilmemesine dikkat çeken Fatih Tan, iktidarın mekan üzerine kurduğu tahakküm bağlamında farklı kültürleri temsil eden mekanın tartışmasız bir yasak yerine dönüşmesini eleştirmişti. Bienalin Mardin’in kültürel çoğulculuğuna sanatsal bir vurgu yapması beklenirken, dillere küçük tanıtıcı metinlerinde ve broşürlerinde de bile yer vermemesi kabul edilebilir bir yaklaşım değil. Bu eleştiri bağlamında, “9. Mardin Bienali” adlı performansında Sanatçı Adem Bulut, Bienal ekibi tarafından yerel dillere dayatılan sessizliği performansıyla gözler önüne seriyor.”
Sanatçı Enver Basravi, çok kültürlü bir şehir olan Mardin’de düzenlenen Bienal’de Türkçe ve İngilizce dışında dillere yer verilmemesine müdahale etti. Sanatçı, Bienalin tekçi anlayışına karşı bienal görselleri üzerinde Kürtçe Arapça yazılarla eleştirel performanslar gerçekleştirildi.
Basravi, müdahalesinin gerekçelerini dile getirdiği bir metin paylaştı. Sanatçı metninde şunları söyledi.
“Mardin Bienali, 1’inci edisyonunu gerçekleştirdiği 2010 yılından, 6’ncı edisyonunu gerçekleştirdiği bugüne, 14 yıllık geçmişi boyunca, Mardin’de ve etrafındaki bölgede yaşayan halkların folklorik öğelerini kötüye kullanmakta beis görmedi, hiçbir sınır gözetmedi ve temel uzamını bunun üzerine inşa etti.
Mardin’in çok dilli şehir kimliğini her fırsatta dile getiren ve öne çıkaran Mardin Bienali ekibi ve edisyonları gerçekleştiren küratörler, görünürde bunu benimseyen bir tavır ve duruş sergilemelerine rağmen, iş uygulamaya gelince, Mardin’de yaşayan halkların dillerini, bilinçli bir tercihle, bienalin uzamına dahil etmiyor. Gerek bienalin bakışını gerekse yarattığı uzamı şehir ve bölgenin tarihi, sosyolojik sorunlarından uzak tutarak Mardin’in ‘turistik’ öğelerini önceleyen bir yapıda ısrar ediyor, çağdaş sanat aracılığıyla yarattığı buluşma alanı ‘Büyülü Mardin’ deneyiminden öteye gidemiyor.
Mardin Bienali’nin kentle bağının oldukça zayıf olduğunu gösteren bariz kanıtlardan bir diğeri, şehirde ikamet etmiyor olmayışı. Bu durum bienalin şehrin kimliğini oluşturan tarihsel, siyasi ve sosyolojik statüyle de ilişkiye girmesini engelliyor ve bienali bir turiste dönüştürüyor. Sanatla ilgilenen sıradan bir ferdin kendisine muhatap bulacağı bir bienal ofisinin bile çok görülmesi, bir dokümantasyon merkezinin bulunmaması, bienalin sadece kültürel-turistik unsurları temel aldığını açıkça gösteriyor. Asli görevi bienal mekanlarını şehre kazandırmak olan Mardin Bienali, onları kaderine terk ederek iki yılda bir sadece bir ay boyunca açık tutuyor. Bienal mekanlarının nefes alıp verdiğini şehirde yaşayanlar hissetmiyor.
Mardin Bienali çoğulcu bir söylem serisi yaratmayı arzulayarak yola çıktığını söylüyor, ancak temel insan haklarından biri olan dil hakkını bile önemsemiyor, kent hakkını göz ardı ediyor, şehrin yapısal problemlerini daha görünür hale getirmektense, üzerlerini mistik ve egzotik öğelerle örterek görünmez kılıyor.
“Göz Ardı Edenlerin Hatırası” başlıklı işimle, bienali daha yapıcı, kapsayıcı ve dünyanın her yerinde yapılagelen bienaller gibi çağdaş bir kavramsal çerçeveyi önceleyen bir zemine çekmenin, bağlamını ve uzamını genişletmenin mümkün olabileceğini, halihazırdaki bir formu kullanarak alternatif, daha geniş kitlelerin katılımını kolaylaştıracak, onların varlığını göz ardı etmeyen bir yapının oluşturulmasının çok da zor olmadığını, başta Türkiye’deki sanat camiası olmak üzere herkese göstermek istedim.
Barry Adamson’ın dediği gibi, ‘Birlikte söylenemeyen bir şarkı ne anlama gelir ki?”
Asopress - Evrensel