Ayşegül Doğan: Suçların ve günahların üstü hep marşla ve bayrakla örtülmeye çalışıldı
Fotoğraf: ANKA
Asopress - DEM Parti, Parti Meclisi (PM) ve Merkez Yürütme Kurulu (MYK) toplantıları bugün yapıldı. Toplantıların ardından açıklama yapan Parti Sözcüsü Ayşegül Doğan, İçişleri Bakanlığı tarafından Mardin ve Diyarbakır Büyükşehir Belediye meclisleri ile Diyarbakır Sur Belediyesi mazbata töreniyle ilgili inceleme başlatmasına ilişkin “Suçların ve günahların üstü hep marşla ve bayrakla örtülmeye çalışıldı. ‘Onlar sahip çıkmıyor, saygı duymuyor ortak sembollere ve değerlere’ denilerek yapıldı. Ama artık bununda miadı doldu.” diye konuştu. Doğan’ın konuşmasından öne çıkan başlıklar şu şekilde:
“Her türlü baskıyı göze alarak, seçim çalışmalarında en güçlü, kararlı ve coşkulu bir şekilde yer alan kadınlara ve gençlere teşekkür ediyoruz. Tüm DEM Parti gönüllülerine minnettarız. Çok çeşitli baskı türleriyle karşı karşıya kalmalarına rağmen vazgeçmediler. Direndiler ve neticede böyle bir başarılı sonucu ortaya çıkardılar. Ortaya çıkan sonuç, DEM Parti’nin bu ülkenin umudu, demokratik gelecek, özgür ve onurlu bir arada yaşamın garantisi olduğunu bir kez daha göstermiş oldu.
31 Mart yerel seçimlerine, müthiş bir umutsuzluğun ve yılgınlığın hakim olduğu bir ortamda gittik. İktidar neredeyse devletin bütün olanak ve imkanlarıyla sahadaydı. DEM Parti önceden de belirttiğimiz üzere bir siyasi partiyle rekabet halinde değildi. İşte devletin bütün olanaklarını ve imkanlarını kullanan bir blokla mücadele etti. Yarıştı diye bile diyemiyorum çünkü yarış eşit koşullarda olur.
Kayyum rejimi, bir nevi kayyum seçmenle başka türlü kalıcı hale getirilmek istendi. Bu fotoğraf en çarpıcı haliyle Şırnak’ta Tümgeneral Ömer Keçecigil Ortaokulu’nda tüm dünyanın gözü önünde ortaya çıktı. Orada 5 bin 940 taşımalı seçmen taşınarak, kolluk güçleri aracılığıyla Şırnak halkının iradesi gasp edildi. Yalnızca Şırnak değil. O gece sandıklarımız yakıldı, bazı yerlerde veri akışı durduruldu. Bitlis’de, Uludere’de taşımalı seçmenle halkın iradesi orada yaşamayan insanlar tarafından gasp edildi. Bu yerleri de DEM Parti kazandı. Bu eşit olmayan koşullardaki yarışta kolluk güçlerinin kullanılması suç olmasına rağmen ‘Konuş sen nerelisin?’ diyen Süleyman Salğucak hakkında seçim kanuna muhalefetten soruşturma açıldı. İfadeye çağrılan başka Şırnaklılar olduğunu da biliyoruz. Kim ne hakla orada yaşayan insanların iradesini bu şekilde gasp edebilir?
Hem iktidar hem de muhalefet açısından öyle kolay yorumlanabilecek sonuçlar ortaya çıkmadı. Ama çok açık biçimde söylemek gerekirse iktidar bloku ağır bir yenilgiye uğradı. Türkiye halkları yerleştirilmek ve kalıcı hale getirilmek istenen bu rejime dur dedi. İtiraz edenler, itirazlarını sandıkta oy kullanarak itirazlarını dile getirdi. Yerel yönetimler seçimleri DEM Parti için sadece bir belediye seçimi değildir. Türkiye’de ülkenin bir yarısı, Kürtlerin ağırlıklı olarak yaşadıkları yerler, Kürt coğrafyası en az 10 yıldır kayyum rejimiyle yönetiliyordu. Bu kayyum rejimi her defasında çeşitli bahaneler bulunarak, sanki orada yaşayan insanların isteği doğrultusunda olmuş gibi anlatılmaya çalışılıyordu. İnsanların kayyum rejimini istemedikleri ortaya çıktı. Kayyum rejimi iflas etti.
Yıllarca bu ülkede her şeyin üstü, bütün suçların, bütün günahların üstü 80’lerde, 90’larda öncesinde ve sonrasında soygunların, yolsuzlukların, usulsüzlüklerin, hortumlamaların her şeyin üstü neyle örtüldü? Maalesef sözü edilen ve çok kutsandığı söylenen ama bu şekilde de değer verilmeyen, en çok bunu ifade edenlerin değer vermediği yani iktidarların da değer vermediği, sahip çıkmadığı, korumadığı, kollamadığı... Çünkü suçların ve günahların üstü hep marşla ve bayrakla örtülmeye çalışıldı. ‘Onlar sahip çıkmıyor, saygı duymuyor ortak sembollere ve değerlere’ denilerek yapıldı. Ama artık bunun da miadı doldu. Buna kanacak Türkiyeli de Kürt de yok bu ülkede. Hiç kimse DEM Parti’ye bu şekilde parmak sallayarak, başka provokatif girişimlere heveslenmemeli ve bu yollara tenezzül etmemelidir. Beklenen bu değildir. 31 Mart seçimleri totalinde Türkiye açısından baktığımızda aynı zamanda kutuplaştıran değil, uzlaştıran, ayrıştıran değil bir araya getiren, bölüştüren değil, birleştiren bir eşit, özgür, onurlu yaşam istediğinin de yansıması olarak de okumalı.”